4 Şubat 2009 Çarşamba

Murat Güney: Klişelerden Kurtulmayı Bilmeniz Lazım



Tevazu sahibi olmak da bir cür’ettir. Sahiden öyledir. Öyle uzaktan, derinden ve içre bakmak gerekir ki yetişemezsin, yetinemezsin. İlk andan beri zihnimde böyle yer eden yani adı bu sıfatla özdeş hale gelmiş konuğumu beklerken, Vedat’ın armağan ettiği kayıt aletini çözmeye çalışıyorum ve beceriksizliğimin şahikasına yeniden varıyorum. Defalarca! Ya'rabbim, niye kimseyi inandıramıyorum aptal bir kadın olduğuma? Çünkü, on numara akıllı rolü yapabiliyorum. Gerçekten. Ya'rabbim, niye kimseyi inandıramıyorum aptal bir kadın olduğuma? Çünkü, on numara akıllı rolü yapabiliyorum. Gerçekten. Küçük, şirin, üzerinde her lisandan yazı mevcud o kutuyu, getirip bırakıyor genç bir adam, adıma. Açıyorum. Bilinmeyen bir markanın kayıt cihazı avuçlarımda. Her söyleşi maceramda, istikrarla başıma gelen kayıplardan yılmış arkadaşımın armağanı teknolojik kayıt cihasına bakıyorum. O bana bakıyor ve beni anlıyor mu, bilmiyorum. Benim onu anlamadığın şimdilik eldeki tek gerçek. Kucağımda Kurabiye var. Alet çalışmıyor. Hayır, pilini de taktım. Kullanma kılavuzunda yazanları da satırı satırına uyguluyorum. Çalışmıyor. Mesaj atıyorum. “Oğlum, okuduğumu anlarım. Okuyorum ama bu aleti çalıştıramıyorum?”. Anında cevap geliyor, “Demek o sebeple bu kadar ucuzdu!”

Murat Güney’le buluşmamıza yarım saat var. Bir kayıt aletim var. Ama çalıştıramıyorum. Gözlerim acıyor, ampul yanıyor. O iki küçük, ince pilin şarj edilmesi gerekiyor!. Sanki bir kıta keşf’ettim. Uğraşmıyorum. Uğraşıyorum da o aşamaları anlatmaya utanıyorum. Nihayet, akıl edip, bakkaldan iki adet pil almayı beceriyorum. Cafeye dönüp, pili kayıt aletine takıyorum. Derin bir nefes alıyorum. Kapıdan içeri giriyor. Murat Güney karşımda. Nedendir bilemiyorum ama, tam da beklediğim gibi bir adamla karşı karşıya oturup söyleşiyorum. Herkese nasib olmaz, böylesi bir şans... Zor konuşurum, diyor. Az değil. Çok konuşurum ama, zor konuşurum, diyor. Testiyi kırmadan evladını tokatlayan baba gibi en başından söylüyor en son söylenecekleri.

Zor konuşurum diyen bir insanla ne konuşursunuz? En kolay konuşulanı. Hayatı. Ben de bu kayıt aletini ilk defa kullanacağım ve deli gibi korkuyorum ya kaydetmezse, diyemiyorum. İtirafını karşılıksız bırakıyorum. Ve ilk kez bir söyleşi konuğumun beyanına sorgusuz sualsiz teslim oluyorum. O andan itibaren bilgi, görgü, intiba ne varsa bulduklarım, duyduklarım kucağımda Murat Güney karşımda, basıyorum kayıt aletinin düğmesine, yaradana sığına...
Sonra? Sonrası, burada. Buyrun!

Hakkınızda çok fazla bilgiye ulaşamadım. Yaptığınız işler dışında, size dair detaylı bir hayat bilgisi yok sanal ortamlarda..
Mimar Sinan, Heykel bölümünden mezun oldum. Bunun dışında yaklaşık 10 yıldır bu sektörde çalışıyorum. Sinema- Tv işlerine girişim de gerçekten tesadüfi oldu. Sinema için çalışacağımı 10-12 yıl önce sorsalardı asla seçeneklerim arasında saymayacağım, benim de tahmin edemeyeceğim bir durumdu. Bu sektörde çalışmak aklımı ucundan geçmiyordu. Çünkü heykel bölümünü çok isteyerek seçtim.. Başından beri istediğim Güzel Sanatlar’la ilgili bir bölüm okumaktı. Resim ya da İç Mimari ya da Heykel okumak istiyordum. Ve heykel bunların içinde en baskın olanıydı. Sınavlara girdim ve kazandım. Hatta kazanmam da benim için sürpriz oldu çünkü hazırlık sürem çok azdı. Heykel bölümünü kazamdığımda da gayet mutluydum. Epeyce de geç girdim okula. Yaş olarak da geç girdim. Biraz isteklerini geç ifade eden ve geç kavuşan adamlardan biriyim aslında. Bundan 5 yıl öncesine kadar şikayetçiydim bu durumdan aslında ama artık değilim.

Sektöre girişiniz nasıl oldu?
Okurken bir yandan da çeşitli işlerde çalışıyordum. Barlarda çalışıp, duvar resimleri yapıyordum. O esnada da bir arkadaşım vasıtasıyla Çağan Irmak’ın ilk televizyon filminin sanat grubunda işe başladım. Çilekli Pasta. Asistan olarak girdim. Televizyon filmiydi. 5 günlük bir ön hazırlık ve sonrasında 20 gün sürecek çekim aşaması vardı. Kabul ettim ve başladım.




Devamını Buyrun Buradan Okuyun!




•• Fotoğraflar Murat Güney'in özel arşivinden alınmıştır.





® İstanbul, Ocak 2009


.
free hit counter
Powered By Blogger